Özellikle 21. yy’ ın ikinci yarısından itibaren etkilerini küresel bazda fazlaca hissettiren, sanayi devriminden sonra dünyadaki sınırlı kaynakların sınırsızmış gibi görülmesi algısı ve aşırı kullanımıyla birlikte etkisini; küresel ısınma, iklim değişikliği ve gıda kıtlığına kadar sürdüren bir ekolojik savaşın içindeyiz. Özellikle pandemi döneminde gerçekleşen küresel salgın, kitlesel ölümler ve gerçekleşen doğal afetler nedeniyle ana tüketici insan olarak kendimizi sorgulamamız ve doğayla hesaplaşmamız gereken bir döneme giriş yapmış bulunmaktayız. Bu sorgulamalar sonucunda hem kendi soyumuzu devam ettirebilmek hem de doğanın dengesini bozmadan ekolojik bir şekilde yaşamanın 21. yy diliyle, kısa vadede küçük görünen ancak uzun vadede uygulandığında yüzyıllar boyunca doğaya ve insana sihir etkisi yapacak karşılığını bulduk. Sürdürülebilirlik !
Sürdürülebilirlik kavramı ilk kez Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun(WCED) 1987 yılında yayınladığı “Ortak Geleceğimiz” isimli rapor ile ele alınmıştır.
Sürdürülebilir kavramı, Latince kökü olan “subtenir” yani “korumak” anlamına gelmektedir. Sürdürülebilirlik kavramı çevre ve şimdiki kuşakların ihtiyaçlarını karşılamaları ile birlikte gelecek nesillerin de ihtiyaçlarını karşılamamız ve onlara yeterli kaynak bırakmamız ilkesine dayanan önemli bir kavramdır. Peki geleceğimiz için bu kadar önemli olan bu kavramı günlük hayat rutinimize ve beslenme düzenimize nasıl entegre edebiliriz? Atık miktarını azaltarak, saklama koşullarını iyileştirerek ve doğa dostu eşyalar kullanarak sürdürülebilir yaşam tüyolarını gündelik yaşantımıza ekleyebiliriz.
Hayvansal ürünlerin çoğunlukla tüketildiği, yüksek kalorili beslenmenin yaygın olduğu yerlerde sürdürülebilirlik kavramına son zamanlarda çok daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da sürdürülebilirliğin diyet-sağlık-çevre etkileşimiyle nüfus düzeyinde değişikliklerin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Son dönemde bitkisel beslenmenin hayvansal beslenmeye göre daha az kaynak kullanımı gerektirdiği, daha az çevresel zarara neden olduğu ve daha erişilebilir olduğu görülmüştür. Bu sebepten biyoetik yaklaşımlar olan vejetaryenlik ve veganlığın sera gazı salınımı, su ayak izi ve karbon ayak izi üzerinde daha olumlu etkiler gösterdiği kanıtlanmıştır. Gelecek zamanlardaki dünya düzeninde de bu beslenme yaklaşımlarına yönelimin birey ve toplum düzeyinde artacağı öngörülmektedir.
Küresel sorunlarda atılan bireysel adımlar birey-toplum-gezegen üçgeninde geniş alanlara yayılmalıdır. Bu da öncelikle yaşam alanımızda yaptığımız değişikliklerle mümkün olabilir. Yaşam alanınızda uygulayabileceğiniz değişiklikleri sizin için derledik.
- Meyve ve sebzelerin sapları, uçları ve kabuklarını smoothie veya evde kendi kompostunuzu yaparken kullanabilirsiniz.
- Yumurta kabuklarınızı çöpe atmadan arap sabunuyla bir karışım hazırlayarak yüzey temizleyici olarak ev temizliğinde kullanabilirsiniz.
- Meyve ve sebzeleri mevsiminde taze olarak tüketmeye özen gösteriniz.
- Artan meyve ve sebze kabuklarınızı evde kurutup kış çayı veya taze kabuklarla kavanozda sirke yapabilirsiniz.
- Mutfağınızda marketten aldığınız bulaşık süngeri yerine aktardan aldığınız kabak lifini yıllarca kullanabilirsiniz.
- Alışveriş yapmadan önce ihtiyaç listenizi oluşturup, gereksiniminizden fazla ürün satın almamaya çalışınız.
- Günlük öğünlerinizi önceden planlayınız. Böylece hangi besini ne kadar tüketeceğinizi bilerek ihtiyaçlarınızı kolay yönetebilirsiniz.
- Haftanın bir gününü “mutfakta sıfır atık günü” ilan edin.
Vee son olarak mutfakta gıdaların muhafaza edilmesi kadar gıdalarda kullanılan materyallerin de sürdürülebilirlik açısından büyük etkileri vardır. Balmumu ambalajlar, file ve keten keseler,cam, buğday ve bambu pipetler gibi materyaller plastik kullanımını azaltmak ve karbon ayak izimizi azaltmak için sürdürülebilir beslenmeyi tamamlayan araçlardır.
Gezegenimize olan sorumluluğumuzun gün geçtikçe daha çok arttığı bir dönemde evde kolaylıkla uygulayabileceğiniz, zahmeti küçük etkisi büyük sürdürülebilir yaklaşımlardan bazılarını ele aldık. Ne dersiniz, ilerleyen zamanlarda olacak felaketlere dur demek, ekolojik dengeyi korumak ve insan soyunun devam ettiği bir gezegen için artık adım atma vakti gelmedi mi ?