
Karaciğerin yaklaşık %5’inden daha fazla oranda yağ içermesi karaciğer yağlanması olarak adlandırılmaktadır. Bu hastalık genellikle ilk aşamalarda belirti göstermemektedir. Yağ birikimi arttıkça karaciğerde iltihaplanma görülebilir ve bu aşamaya geldiğinde yağ ve iltihaplanma karaciğer hücreleri üzerinde kalıcı hasarlar meydana getirerek siroz ya da karaciğer büyümesi gibi ciddi sorunları meydana getirebilir. İlerleyen dönemlerde bu hastalık;
-Kilo kaybı
-Yorgunluk
-Karnın sağ üst tarafında ağrı
-Ödem
-Sarılık gibi belirtileri olabilmektedir.
Teşhisi
Kan testlerinde bulunan ALT ve AST değerleri genellikle karaciğer hastalıkları ile ilişkilidir. Hastaların kan testlerinde bu değerlerin yüksek olması karaciğer yağlanmasını düşündürmektedir.
Ancak kesin sonuca ulaşabilmek için doktorunuz bu testleri yeterli görmezse karaciğer ultrasonu çekilebilir ya da karaciğer biyopsisi ile karaciğerden alınan ufak bir doku laboratuar ortamında incelenerek teşhis edilebilir.
Kimlerde Görülür?
- Aşırı ya da uzun süreli alkol tüketimi karaciğer hücrelerinde yağ birikimine neden olmaktadır. Ancak alkol kullanmayan/ aşırı tüketimi olmayan bireylerde de çeşitli nedenlerle karaciğer yağlanması saptanmaktadır. Hatta Kaliforniya’da yapılan bir çalışmaya göre 15-19 yaş aralığındaki çocukların %17.3’ünde karaciğer yağlanması saptanırken obezite artışı ile karaciğer yağlanması görülme sıklığının da arttığı bildirilmiştir.
- Karaciğer yağlanmasının en önemli risk faktörleri obezite ve metabolik sendromdur. Aynı zamanda kanda artmış kolesterol ve trigliserit de karaciğer yağlanması için bir risk faktörüdür.
- Vücutta emilen fruktozun neredeyse tamamı karaciğere gelip işlenmektedir. Bu nedenle yapılan çalışmalar yüksek miktarda fruktoz tüketiminin, karaciğer hücrelerindeki yağ birikimi ile ilişkilendirilmektedir. Yalnızca fruktoz tüketimi değil aynı zamanda sükroz (çay şekeri) gibi basit şeker tüketimi de karaciğerdeki yağ miktarının artması ile ilişkilendirilmektedir.
- Tüm bunların yanında kolin eksikliğinin de karaciğer yağlanmasında etkili olabileceği öne sürülmektedir.
Nasıl Beslenmeliyiz?
Risk faktörlerinin sebeplerine bakıldığı zaman neredeyse tümünün değiştirilebilir faktörler olduğu görülmektedir. Eğer karaciğer hasarına neden olacak kadar ilerlemiş durumda bir yağlanma yoksa diyetinizdeki değişiklikler ile yağlanmayı tersine çevirebilmeniz mümkündür. Aynı zamanda doğru bir diyet ile karaciğer yağlanmasından kendinizi koruyabilirsiniz. Karaciğer yağlanmasından korunmak için;
-Aşırı kilolardan kurtulmalı
-Yumurta sarısı, yüksek kolin içeriği nedeniyle günlük önerilen miktarda tüketilmeli
-Yüksek fruktozlu mısır şurubu vb. fruktoz içeren hazır ürünlerden uzak durulmalı
-Cips, çikolata, kola vb abur cubur tüketiminden kaçınılmalı
-Basit şeker tüketiminden kaçınılmalı
-Sebze, meyve, kepekli tahıllar gibi lif içeriği yüksek besinler tüketilmeli
-Sağlıklı yağlar tercih edilmeli ve aşırı tüketilmemeli
-Kan kolesterol ve glikoz seviyesi dengede tutulmalı. Bunun için her türlü şekerli besinlerden kaçınılmalı ve doymuş/katı yağ tüketimi azaltılmalı aynı zamanda trans yağ içeren ürünlerden uzak durulmalı.
-Gün içerisinde aktif olunmalı, fizksel aktivite artırılmalı ve alkolden uzak durulmalı.
– Sağlıklı ve dengeli bir beslenme rutini oluşturulmalı, Akdeniz tarzı beslenme benimsenmeli
Peki Mucizevi Bir Besin Var Mıdır?
Deve dikeni ve enginar karaciğer hastalıklarında tüketilmesi önerilen en yaygın besinlerdir. Beslenmede enginar ve deve dikenine yer vermek karaciğer hasatlıklarına karşı koruyucu olabilir.
Yapılan bir çalışmada, yağlı karaciğere sahip farelere deve dikeni özütü içeren formülün verilmesinin karaciğeri korucu etkisi olduğu saptanmıştır. Bir başka çalışmada ise 3 hafta boyunca enginar yaprağı özütü içeren bir ajan verilen farelerde karaciğerdeki stresin azaldığı görülmüştür. Karaciğer yağlanmasında enginar yaprağı ve deve dikeni ile yapılan çalışmalarda gözlenen koruyucu etkinin, devedikeni ve enginarın antioksidan özelliğinden ileri geldiğini öne sürmektedir. Tip2 diyabetli farelerde enginar ve deve dikeni özütü içeren preparatların karaciğer yağlanmasına karşı etkisinin araştırıldığı bir çalışmada deve dikeni özütünün kanda AST, trigliserit, total kolesterol ve LDL seviyelerini azalttığı, enginar preparatının ise yalnızca trigliseriti azalttığı bildirilmiştir.
Enginar yaprağı ve devedikeni sağlığa yararlı etkileriyle besin olarak tüketilebileceği gibi çeşitli işlemlerle özütü elde edilip supplement/kapsül olarak da piyasada bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar incelendiğinde deve dikeni özünün (silimarin) 24 hafta boyunca günde 700 mg kullanımının güvenli olduğu bildirilmektedir. Takviye olarak kullanılmak isteniyorsa mutlaka doktor veya diyetisyen önerisi ile alınmalıdır.